Sıfır Kompleks, Zengin Bir Gönül!

Usta gazeteci Aydın Candabakoğlu, Ömer Lütfi Mete'yi bakın nasıl anlattı...
BİR DELİ YÜREK GÖÇTÜ ARAMIZDAN

“Hadi Deli Yürek, kalemini al ve gel” diye Tercüman’da yazmaya davet ettiğimde, “Yahu sizde zaten Deli Yürek’ten bol ne var?..” demişti.
“İyi ya, yabancılık çekmezsin” karşılığı üzerine, başka tek kelime etmeden kahkahayı basmış ve hemen el sıkışmıştık.
Ne alacağı ücreti konu etmişti, ne de yazacağı sayfayı... Sıfır kompleks, zengin bir gönül! Böylesine bugünlerde zor rastlanır bir kişilik...
Gazetenin tepesinde “Deli Yürek aramızda” diye anons etmiştik. Ben gazetenin başında olduğum sürece düzenli yazdı. Şikayetine hiç rastlamadım. O da, biz de, eminim ki okuyucu da çok mutluydu.
Benden sonra O’nun da yazılarına son verildi. Rahmetli Ergun Göze’nin, Namık Kemal Zeybek’in, Servet Kabaklı’nın, Necdet Sevinç’in ve diğerlerinin yazılarına son verildiği gibi...
Okunuyor olmak, okur tarafından isteniyor olmak, eğriye eğri-doğruya doğru demek günümüz medya anlayışında ne yazık ki, yeterli olmuyor. Olmadığını, rahmetle andığımız Ömer Lütfi’nin bir röportajında “Üç yıllık Sabah gazetesi geçmişiniz neden sona erdi?” sorusuna verdiği cevapta da görüyoruz. Şöyle diyor Mete:
“Yeni yayın yönetmeninin tasarrufuymuş. Bu Türk medyası için iyi bir gelişme aslında. Çünkü bu olay yayın yönetmenlerinin güçlendiği anlamına geliyor. Ancak bunun benim üzerimde gerçekleşmesi düşündürücü. Sabah gazetesinin en çok okunan yazarlarından biri olduğumu bilen bilir. Fatih Altaylı’nın hayat anlayışının yansımasıdır. Tasarrufları hayırlı olsun.”
***
Ömer Lütfi Mete, hem siyaset, hem de cemaatlerde zaman zaman bulunmasına rağmen, ne siyasetin, ne de cemaatin kayıtsız şartsız kulu olmayı asla kabul etmedi. Aklının ve vicdanının kabul etmediği hiçbir şeye “eyvallah” demedi. “Ak”a ak, “kara”ya kara dedi mertçe... Ona kimse “köktendinci” veya “kökten laikçi” diyemez. Kendisi olmaktan çıkıp dünya nimetlerinden yararlanmaktansa, Deli Yürek olmayı seçti. Bunu da şu sözlerle açıklıyor:
“Ortada kalabildiysem, ortada kalmam da isabetliyse, bunu kendi becerimden ve tercihimden çok, iki tarafın neredeyse eşit iticiliklerine borçlu olduğumu itiraf etmem gerekir.”
Peki ya “derin devlet” meselesine nasıl bakıyordu?
İşte cevabı: “Derin çeteler, evet... Bir tane değil, birkaç tane var. Türkiye, derin devlet olmadığı için Türkiye Cumhuriyeti devlet değil...”
***
Ömer Lütfi Mete’yi ne yazık ki çok genç kaybettik. Üstelik O’nu henüz anlayamadan yitirdik. Ama anlaşılamamış olması, ömrünce karşılaştığı haksızlıklar da pek umurunda değilmiş üstadın...
“Öldükten sonra nasıl anılmak istiyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap şöyle oluyor: “Valla çok derdim de değil bu.. Asıl ben orda ne yapacağım, benim düşündüğüm o. Kendi paçamızı kurtarmaya çalışalım yeter. Aslında öbür tarafa gittiğinde ne yapacağımızı düşünen bir derdimiz olması gerek.”
Allah’ın rahmeti üzerinden eksilmesin deli dost!

Benzer Yazılar